7 Aralık 2013 Cumartesi

1920-1984 Öğretim Teknolojileri

Öğretim teknolojileri üç döneme ayrılarak incelenmiştir. Bunlar:

1) Yeni Türk Devletinin kurulduğu ve kurumların  yapılaşmaya başladığı 1920-1935 dönemi

Dönemin Genel Özellikleri
  • Eğitim işlerinde mutlak başarıya ulaşılmasının gerekliliği, değişik kongrelerde ve toplantılarda vurgulanmış ve eğitim sorunlarını tartışmak için Maarif Kongresi toplanmıştır.
  • Bu dönemim eğitim politikalarına genellikle millilik, medenilik, laiklik  ve batılılık ilkeleri hakim olmuştur.
  • Bilgileri daha canlı, pratik ve kalıcı olarak vermeyi amaçlayan iş eğitimi, disiplin ve karma eğitim ilkeleri ön planda tutulmuştur.
  • Deneye, gözleme ve muhakemeye önem veren ‘nesnel bir yaklaşım’  izlenilmeye başlanılmıştır.
  • Talim ve  Terbiye Kurulu’nun ilk başkanı M.Emin Erişirgil yazılarında gençlerin pozitivist ve pragmatik bir dünya görüşüne göre yetiştirilmeleri gerektiği vurgulanmıştır. (Akyüz, 2010)
Eğitim Hareketleri ve Teşkilatlanmalar
  • Milli bir eğitim sistemi oluşturulması ve Maarif Kongresi 
  • Eğitimde laikliği amaçlayan Tevhid-i Tedrisat Kanunu 
  • Latin harfleri kabul edilmiştir. 
  • Kadın eğitimine önem verilmiştir. 
  • Karma eğitim gerçekleştirilmiştir. 
  • Bu dönemde alınan kararlarda öncelikli olarak okul, müfredat, öğretmen yapılanması gibi hususlar öncelikli olsa da (Sakaoğlu,2003) öğretim teknolojileri ilgilendiren konularla ilgili vurgu ve çabalara rastlanmaktadır. 
  • Dönemin Milli Eğitim Bakanı olan Vasıf Çınar’ın genelgesindeki ‘Vekalet, her mektebi laboratuar ve atelyelerle ve vesait-i tedrisiye ile teçhiz etmek karar-ı kat’isini almıştır’ (Binbaşıoğlu,1999) sözleriyle okulların laboratuarlarla, araç-gereçlerle donatılması gerektiği vurgulanmıştır. 
  • Yabancı eğitimcilerin görüşleri ile halkı eğitmek amacıyla millet mektepleri ve halk evleri açılmıştır. 
  • 1924 yılından itibaren Türk Eğitim Sistemi’ni incelemek ve önerilerde bulunmak üzere yurt dışından yabancı uzmanlar çağırılmıştır. 
  • Hazırladığı raporla adından en çok söz ettiren John Dewey olmuştur. Dewey raporunda;
- Öğretim teknolojisi açısından öğrencilere uygulama ve deney olanaklarının sağlanıp, onların okulda öğrendiklerini günlük hayatlarında kullanabilmelerini,- Sanayide kullanılan başlıca alet ve makinelerin örneklerini halka ve okullara göstermek için gezici sergilerin oluşturulmasını önermiştir. (Doğan,2010; Akkutay, 1996; Akyüz,1982)
  • 1927 yılında açılması planlanan teknik okullar ve programlar hakkında incelemelerde bulunmak üzere Belçika’dan davet edilen Ömer Buyse;
- Teknik bilgi üretimini vurgulamış,
- Hazırladığı raporda halk kursları, vasıflı işçilerin eğitimiyle teknik ve mühendislik eğitimi üzerinde durmuştur (Akkutay, 1996).
  • 1932 yılında hükümet tarafından davet edilen Albert Malche sunduğu raporunda;
- Ders programlarının hem fazla yüklü, hem de ansiklopedik nitelikte olduğunu,- Ders notlarının  hiç geliştirilmeden aynen okutulduğunu-  kişisel düşünme ve araştırmalara, düşünme ve tartışmalara yer vermeyen , mevcut durumu tekrar etmekten ibaret olan Ortaçağ yönteminin kullanıldığını, çevirilerin tez olarak kabul edildiğini belirtmiştir. (Akyüz, 1982; Altınkanat, 1958)Bu rapor sonrasında İstanbul Darülfünunu yeniden yapılandırılmış ve İstanbul Üniversitesi adıyla öğretim sürecine devam etmiştir.
Öğretim Yaklaşımları 
  • Meşrutiyet Dönemi’nin bir simgesi haline gelen ‘Tekşifi (buldurucu) yöntem’ uygulanmaya başlanmıştır.
  • Buldurucu yöntem : Bir kavramı öğrenciye doğrudan anlatmak yerine, onu soru-cevap yoluyla, araştırarak, düşünerek buldurmaya yönelik bir yöntemdir.
  • Somutlaştırarak öğretme ihtiyacı ve gerekliliğinin üzerinde durulmuştur.
  • 1926 tarihli ilkokul programında ‘toplu tedris’ ilkesi benimsenerek, bir konunun çeşitli yönleriyle işlenmesi ve öğrencilerin gözlem ve deneye yöneltilmesi amaçlanmıştır. (Akçay, 2006)
  • El becerilerini geliştirmede etkili olacağı düşünülerek iş eğitimi ön planda tutulmuştur. (Şahin, 2009)
  • İlk kez ‘Dersin Hedefleri’ başlığı altında derslerin amaçlarına yer verilmiştir. (Akçay, 2006)
  • 1926’dan sonra üzerinde durulan yöntemlerden biri İhsan Sungu’nun öne sürdüğü ‘Proje Yöntemi’ olmuştur.
  • Proje yöntemi : Bir ihtiyaçtan doğarak, düşünme, planlama, uygulama ve sonunda somut bir işi başarmayı amaçlamaktadır. (Binbaşıoğlu,1995)
  • Öğretim teknolojisinin gelişiminde öğretmenlerin ve onları yetiştiren kurumların etkileri de yadsınamayacak derecede önemlidir. Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü, Almanya’dan getirilen ileri öğretim araç gereçlerine ve laboratuar olanaklarına sahip olmuştur (Binbaşıoğlu, 1995)
  • Bunun yanında liselere öğretmen yetiştiren ilk kurum olan İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda, öğrencilerin ders çalışmalarına yardımda bulunan öğretmenler görevlendirilmiş, öğrencilere meslekleriyle ilgili konferanslar verilmiş (Duman, 1991), dünya okul sistemini tanıtan kitapçıklar yayınlanmış, Fenn-i Terbiye (eğitim bilimleri) derslerinde yeni eğitim uygulamaları tanıtılmıştır (Binbaşıoğlu, 1995) .
  • 1926 yılında modern eğitim araçları ile yeni öğretim yöntemlerini öğretmen ve öğrencilere tanıtmak amacıyla okul müzeleri kurulmuştur(Erdem,1949). Bu kapsamda;
- Öğretmenlere yeni öğretim araçları tanıtılmıştır.- Okullardaki eksik araç gereçler tespit edilmiştir.- Öğretmen, öğrenci ve yöneticilerin çalışmaları ve öğretim araçları toplanarak müzede sergilenmiştir.- 1927 yılında Ankara’da bazı ilkokullarda uluslararası ders araçları sergisi açılmıştır.- 1928 yılında Ankara’da bazı hayvanlar mumyalaştırılarak müzede sergilenmiştir.- 1928 yılında müzeler projeksiyon ve sinema makineleriyle donatılmıştır.- 1933 yılında Gezici Eğitim Sergisi düzenlenmiştir.- Öğretmenlere eğitimde sinema ve projeksiyondan nasıl yararlanılacağını anlatmak için mesleki konferanslar düzenlenmiştir. 
  • 1929 – 1930 yıllarında liselerde kullanmak amacıyla hayvan levhalar, ziraat tabloları, bitki tabloları, sağlığı koruma levhaları, projeksiyon camları, harita ve marangoz takımları getirtilmiştir. 
  • 1937 yılında bakanlık tarafından fizik, kimya ve biyoloji derslerinde kullanmak amacıyla araçlar satın alınmıştır (Yücel, 1938) 
  • O dönemde Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü’nün yanında bir atölye açılmıştır. Açılan atölyeyle gerekli olan ders aletlerinin bir kısmını yaptırmak ve dış ülkelerden alınan alet sayısını azaltmak amaçlanmıştır (Yücel, 1938).
2) II. Dünya Savaşı’nı da içinde bulunduran 1935-1950 dönemi

Dönemin Genel Özellikleri
  • Laiklik ve medenileşmek eğitim politikalarında hakim olmuştur. 
  • 1935 yılından itibaren eğitim sisteminde en çok hedeflenen ilke, kültürlü insan yetiştirmek olmuştur.
Eğitim Hareketleri ve Teşkilatlanmalar
  • II. Dünya Savaşı bitinceye kadar eğitim programlarında ‘Hümanizm’ görüşüne yer verilmiştir (Doğan, 1999)
  • Bu dönemde
      - Köy Enstitüleri
      - Kız ve Erkek Teknik Sanat Okulları
      - Öğretmen Yetiştiren Okullar
    dikkat çeken eğitim kurumları arasında yer almaktadır.
Öğretim Yaklaşımları
  • Hümanizm Felsefesi’ bu dönemdeki uygulamalarda, teorinin pratikten ayrı tutulması şeklinde algılandığı; bunun da eğitim programlarına kitabi bilgiye ağırlık veren öğretim yöntemleri olarak yansıdığı görülmektedir. 
  • Köy Enstitülerinde bilginin iş içinde öğrenildiği yöntemler kullanılmıştır. 
  • Köy Enstitülerinin işleyişinde temel alınan görüşü, İ.Hakkı Tonguç öğrencilerin ‘iş içinde, iş vasıtasıyla ve iş için eğitilmesi’ olarak ifade etmiştir. 
  • İ.Hakkı Tonguç çağdaş anlamda Türkiye’nin ilk öğretim teknoloğu olarak nitelendirilebilir. 
  • Binbaşıoğlu(1995), Köy Enstitüleri’nde öğretim yöntemi olarak somut bir eser çıkarma odaklı, ‘Proje Tabanlı Öğretim’ in uygulandığını vurgulamıştır. Köy Enstitüleri’nde öğrenciler ezberden uzak; sorgulayan araştıran ve rasyonel düşünmeye sevk eden bir düşünce tarzına özendirilmiş, dersler işe dayandırılmıştır. 
  • Köy Enstitülerine; karşılaşılan çeşitli güçlükler, yönetim sorunları, politik nedenler ve yeni koşullardan dolayı öğretmen okullarıyla birleştirilerek son verilmiştir. 
  • Milli Eğitim Düsturu’nda Edis(1947), öğretimde ezberden kaçınılmasının gerekliliğini vurgulamıştır. Gözlemlere olanak tanımanın önemine değinilmiş, özellikle okul gezilerinin öğretimdeki olumlu etkilerinden bahsedilmiştir. 
  • Üçüncü Tertip Milli Eğitim Düsturu(Edis, 1947), içeriğindeki bilgilerle öğretim teknolojisinin o dönemde derslere nasıl bütünleştirilmesi gerektiğinin anlatıldığı önemli bir kaynaktır. (Görselleştirerek akılda kalıcı destekleyen kaynaklar)
  • 1949 yılında basılmış olan bir kitapta küme ile çalışma yönteminden bahsedilmiştir. Burada öğrenmenin öğretmen tarafından sağlanması değil, tamamen öğrencinin kendi çabasıyla olması gerektiği vurgulanmıştır. Öğretmenin görevinin rehberlik olduğu belirtilmiştir.
3) Bilgisayarların eğitimde kullanılmaya başlandığı yıla kadar olan 1950-1984 dönemi

Dönemin Genel Özellikleri
  • Eğitim politikalarında millilik ilkesi ön planda tutulmuştur. 
  • 1970’lerde okullarda araç gereçlerle eğitim öğretim yapılmasına yönelik çalışmalara ağırlık verilmiştir. 
  • 1980’lerde radyo, tv, video ve sinema gibi araçlar eğitimde kullanılmaya başlanmıştır. (Fakat altyapı yetersizliği nedeniyle kullanımı sınırlı düzeyde kalmıştır !) 
  • Eğitim-öğretimde de, 1950’lere kadar özellikle sanayi devriminin etkisinin önemli olduğunu görürüz. 1950’lerden sonra ise İkinci Dünya Savaşı’nın etkisi, uzay bilimlerindeki rekabet, öğrenci sayısındaki hissedilir artış ve davranış bilimlerindeki gelişmeler Türkiye’de eğitim öğretim çalışmalarını etkilemiştir. (Özellikle fen bilimleri alanındaki çalışmalar yoğunlaşmıştır.)
Eğitim Hareketleri ve Teşkilatlanmalar
  • Bu dönemde öğretim teknolojisine verilen önem artmış; araç – gereçlerin temini üzerinde durulmuş ve buna yönelik teşkilatlanmaya gidilmiştir. 
  • 1951 yılında ÖFM (Öğretici Filmler Merkezi) kurulmuştur. 1976 yılında Eğitim Araçları ve Donatım Dairesi Başkanlığı olmuştur. 
  • 1959 yılında kurulan ders aletleri yapım merkezi okul öncesi, ilk ve orta öğretim için ders araç gereçleri üretmeye başlamıştır. 
  • 1950’li yılların başlarında, birleştirilmiş sınıflı köy okulları sorunu için Amerika’ya gözlemlerde bulunmak üzere 20 kişilik öğretmen kafilesi gönderilmiştir. 
  • Bu dönemde Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nde ‘Grupla Çalışma Tekniği’ ve ‘Göze Kulağa Hitap Eden Araçlar’ dersleri verilmeye başlanmıştır. 
  • 1953 yılında, okuma yazma bilmeyenlere hem okuma yazmayı öğretmek hem de güncel yaşamlarında başarılı kılacak bilgilerle donatmak amacıyla okuma odaları açılmıştır. Okuma odalarında resim, grafik, projeksiyon, gazete , dergi gibi çeşitli araçlardan yararlanılmıştır. (Cicioğlu,1985) 
  • 1961 yılında bazı teknik konuları mektupla öğretmek amacıyla Mektupla Öğretim Merkezi kurulmuş, 1966 yılında ise ‘Mektupla Öğretim ve Teknik Yayınlar Genel Müdürlüğü’ adıyla örgütlenerek yaygınlaşmıştır.
  • 1962 yılında ‘Radyo ile Eğitim Merkezi’ kurulmuş ve merkez ‘Film-Radyo-Grafik Merkezi’ olarak yeniden adlandırılmıştır. 
  • 1963 yılında Radyo ile Eğitim Kurulu oluşturulmuş ve yetişkinlere okul diploması vermek için radyodan eğitim yayınları yapılmaya başlanmıştır. 
  • 1965’te Ankara Radyosu’nda bütünlemeye kalan öğrenciler için yaz okulu programları yapılmaya başlanmıştır. 
  • 1965’te Ankara Üniversitesi bünyesinde Eğitim Bilimleri Fakültesi kurulmuştur. Böylelikle eğitim bir uzmanlık alanı olarak kabul edilmiş ve eğitim uzmanlığı denen bu yeni mesleğe üniversite düzeyinde bir kaynak sağlanmıştır. 
  • 1968’de TRT’nin kurulmasıyla eğitimde televizyon teknolojisinden yararlanma gayretleri başlamıştır. 
  • 1974’te Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu kurulmuştur. 
  • 1973’te yayınlanan üniversiteler kanununda çeşitli kademelerde bilimsel öğretimin yapılması, çağdaş bilim ve teknoloji gerekleri, kalkınma planının hedefleri doğrultusunda insan gücü ve maddi kaynakların en etkili şekilde kullanılması yönünde düzenlemeler yapılmıştır. 
  • Mesleki eğitimi desteklemek amacıyla 1974 yılında Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı Mesleki ve Teknik Açık Öğretim Okulu (MTAO) kurulmuştur. 
  • Alkan, 1977 yılında yayımladığı kitapta Türkiye’deki eğitim teknolojisini incelemiş, ‘gelişmeler sağlanmış olmasına rağmen sistemin bütünü ve ihtiyaçların karşılanma biçimi açısından değerlendirildiğinde hizmetin yeterli olmadığı’ (Alkan,1977) görüşünü ifade etmiştir.
Öğretim Yaklaşımları

         Bireysel Öğretim 
        Kitle Eğitimi

· Görselliği ve işitselliği destekleyen slaytlar, film şeritleri, teyp bantları ve elektronik öğrenme laboratuarları

· Davranışçı kuramın bir uzantısı olarak ortaya çıkan programlı öğrenmenin o yılların program geliştirme sürecine etkisinin olduğu görülmektedir.

· 1950’lerden sonra Hümanizm Felsefesi ile ‘Yaparak Öğrenme’ eğitim ve öğretime etki etmeye başlamıştır.

· Laboratuar Metoduyla
öğrencilerin deneyerek öğrenmelerine imkan sağlanmıştır.

· Uzaktan eğitime yönelik çalışmalar önce mektupla yapılmış, sonra radyo ve televizyonla devam etmiştir.

· Televizyonun öğretimsel boyutta etkin bir biçimde kullanılabilmesi için, öğretim tasarımı süreçlerine önem verilmeye başlanmıştır.

· 1960’lı yıllar, öğretimin tüm dünyada görsel-işitsel araçlarıyla desteklenmeye başladığı dönemdir.

· Görsel- işitsel araçların verimli bir şekilde kullanılabilmesi, uygun durumlarda uygun aracın kullanılmasına bağlıdır.
  • 1978 yılında Eğitim Teknolojisi Dairesi tarafından yayınlanan bir araştırma raporunda, üretilip okullara gönderilen araç gereçlerin Avrupa standartlarından olduğu, fakat bu materyallerin yeterli ölçüde kullanılamadığı, hatta bazı okullarda paketlerinden bile çıkarılmadığı bu raporda bahsedilen konulardandır. (Eğitek, 1978) 
  • Öğretimi daha etkili hale getirmek için oluşturulan materyallerden yararlanılamamasının başlıca nedeninin, uygun materyalin bilinmemesi ve materyalle birlikte yürütülecek öğretim metodunun seçilmemesi olduğu bir gerçektir. Bu konuyla ilgili olarak günümüzde uygun aracı, gereken yerde ve etkili yöntemle kullanmalarını öğretmek maksadıyla eğitim fakültelerinde adat öğretmenlere Öğretim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme vb. dersler verilmektedir. 
  • Bu dönemde, ders kitaplarının öğretimsel öğelerle desteklenmesinin, öğrenmeyi kolaylaştıracağı inancı mevcuttur.

Kaynakça

Çağıltay, K., & Göktaş, Y. (2013). Öğretim Teknolojisinin Türkiye Tarihine Bir Bakış. Ankara: Pegem Akademi.


1 yorum: