15 Aralık 2013 Pazar

Reiser Chapter-1

Alanımızı Adlandırma ve  Tanımlama 

Alandaki farklı bireyler, alanı adlandırmak ve tanımlamak için farklı ifadeler kullanmışlardır. Dahası kullanılan tanımlar ve adlandırmalar zaman içinde değişmiştir. Yıllar boyunca alanımız için kullanılan terim "öğretim teknolojileri" olmuştur. Bob Reiser, geçmiş yüzyılın en göze çarpan tanımlamalarından bazılarına odaklanarak terimin anlamının nasıl değiştiğini belirtmektedir. Alanımızdaki uzmanların cevaplayabileceği ya da genel olarak doğruluğu kabul edilmiş cevaplar olmadığı için en azından tartışabileceği sorular bulunmaktadır. Bu bölümde tanımların yıllar boyunca nasıl değiştiği gözden geçirilip, yeni bir tanım sunulacaktır.

Alan için yapılan tanımlamaları gözden geçirmeden önce, sadece tanımların değil alan için kullanılan adlandırmaların da değiştiğini belirtmek gerekir. Yıllar boyunca görsel-işitsel iletişim, görsel-işitsel öğretim, öğretim teknolojileri gibi farklı terimler alanı adlandırmak için kullanılmıştır. Bununla birlikte en sık kullanılan terim "öğretim teknolojileri" olmuştur.

Öğretim teknolojilerinin çalışma alanı nedir? Alanın kapsamı sürekli değiştiğinden dolayı bu cevaplaması zor bir sorudur. Yeni fikirler ve yenilikler, alandaki bireylerin çalışmalarını etkilemektedir ve çalışmalarının kapsamını değiştirmektedir.

Öğretim Teknolojilerinin Medya Olarak Görüldüğü İlk Tanımlar

Öğretim teknolojileri alanının ilk tanımları öğrencilere içeriğin sunulduğu fiziksel medya üzerine odaklanmıştır. Alanın kökeni eğitici filmlerin üretildiği yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar uzanmaktadır.Yirminci yüzyılın başlangıcından 1920'ye kadar olan süre içerisinden devlet okullarında kullanılan görsel materyallerde anlamlı bir artış gözlemlenmiştir.

1920' nin sonlarından 1940'a kadar uzanan süre içerisinde ses kayıt teknolojisindeki gelişmenin bir sonucu olarak alanın odağı görsel öğretimden görsel-işitsel öğretime kaymıştır.Medyaya olan ilgi televizyonun da ortaya çıkmasıyla 1950'lilerin sonuna kadar sürmüştür. Bundan dolayı yirminci yüzyılın ilk yarısı boyunca öğretim teknolojileri alanındaki uzmanların çoğu dikkatlerini öğretim medyası üzerine vermişlerdir.

Bugün öğretim teknolojileri alanındaki uzmanların çoğunluğu öğretim medyasının tasarımı, üretimi ve kullanımı üzerine odaklanmaktadırlar. Dahası, öğretim teknolojileri alanının içinden ve dışından pek çok kişi alanı öğretim medyası ile eşit tutmaktadır.

1960 ve 1970 : Bir Süreç Olarak Öğretim Teknolojileri

1950'nin başlangıcında ve özellikle 1960 ve 1970'li yıllarda eğitim alanının önde gelenleri öğretim teknolojilerini bir medyaya eşit olarak görmektense bir süreç olarak tartışmaya başlamışlardır. Örneğin, Finn(1960) öğretim teknolojilerini, öğretim problemlerine bakış açısı ve bu problemler için muhtemel çözümleri incelemek olarak görülebileceğini belirtmiştir.

Lumsdaine (1964) öğretim teknolojilerini, bilimin öğretim problemlerine uygulanması olarak düşünülebileceğini belirtmiştir.

Öğretim Teknolojilerinin 1963 Yılındaki Tanımı

1963 yılında alanın başlıca uzman organizasyonu tarafından belirtilen tanımda, öğretim teknolojileri alanının sadece medyadan ibaret olmadığı belirtilmiştir. Görsel-işitsel öğretim bölümü tarafından yayınlanan bu tanımda, geleneksel tanımdan farklı olarak birkaç bakış açısı dile getirilmiştir. İlk olarak bu tanım, medya üzerine odaklanmaktansa öğrenme sürecini kontrol eden mesajların tasarımı ve kullanımı üzerine odaklanmıştır. Dahası bu tanımda mesajların tasarımı ve kullanımında izlenilmesi gereken adımlar belirtilmiştir. Planlama, üretim, seçme, kullanma ve değerlendirme adımları sistematik öğretim tasarımının başlıca adımları ile benzerlik göstermektedir. Ayrıca tanımda öğretimden çok öğrenme kavramı üzerinde durulmuştur.

Öğretim Teknolojilerinin 1970 Yılındaki Tanımı

Öğretim teknolojileri komisyonu tarafından 1970 yılında "Öğrenmeyi geliştirmek" başlıklı raporda "öğretim teknolojileri" için iki farklı tanım belirtilmiştir. İlk tanım öğretim teknolojileri için yapılan ilk tanımlara benzemektedir ve şu şekildedir :

"Öğretim teknolojileri; öğretmen, kitap ve tahtanın yanı sıra öğretim amacıyla kullanılan televizyon, projeksiyon, bilgisayar, film gibi donanım ve yazılım bileşenlerini içeren medya olarak belirtilmiştir."

Bu tanımın aksine komisyon öğretim teknolojilerinin süreç olarak görüldüğü ikinci tanımı sunmuştur:

"İnsanın öğrenmesi ve iletişimi araştırmalarına dayanan daha etkili bir öğretim için insan ve insan dışı kaynakları işe koşarak belirli amaçları gerçekleştirmek için öğrenme ve öğretme sürecinin bütününün sistematik bir şekilde tasarlaması, uygulaması ve değerlendirilmesidir."

Komisyonun belirttiği ilk tanım öğretim teknolojileri alanındaki eski tanımları desteklemektedir. İkinci tanım alanı farklı bir şekilde tanımlamaktadır ve daha önce kullanılmayan kavramlar kullanılmıştır.Bu tanımda öğretim tasarımı, uygulaması, değerlendirilmesi ve amaçlarının belirlenmesini içeren sistematik bir süreçten bahsedildiğini fark etmek önemlidir.Tanımda ayrıca alanın araştırmalara dayandığı ve alanın amacının daha etkili bir öğrenme gerçekleştirmek olduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak tanım, görünüşte medyanın rolünü önemsizleştirerek, insan ve insan dışı kaynakların kullanımını tartışmaktadır.

Kaynakça

Reiser, R. A. (2013, 12 15). What field did you say you were in? Defining and Naming Our Field.


14 Aralık 2013 Cumartesi

BT Terminoloji Analizi

SANAL ÖĞRENME ALANINDA KULLANILAN TERMİNOLOJİNİN ANALİZİ


Resource based learning(Kaynak Tabanlı Öğrenme) : open-learning(açık öğrenme) , flexible learning(esnek öğrenme), individualized learning(bireyselleştirilmiş öğrenme), computer aided learning(bilgisayar destekli öğrenme), Project based learning(proje tabanlı öğrenme) , problem based learning(problem tabanlı öğrenme) , student centered learning(öğrenme merkezli öğrenme) ve self organized learning(kendi kendine öğrenme) i kapsayan bir terimi belirtir. (Ryan et al.)

Öğretmen ve öğrencinin fiziksel olarak birbirinden ayrı olduğu eğitimsel süreçleri tanımlamak için kullanılan terimler şunlardır : distance education(uzaktan eğitim),distance teaching(uzakytan öğretme), distance learning(uzaktan öğrenme), open learning(açık öğrenme), distributed learning(dağıtılmış öğrenme), asynchronous learning(eşzamanlı olmayan öğrenme), telelearning(tele öğrenme) ve flexible learning(rahat öğrenme). Yazar, bu terimlerin distance learning(uzaktan öğrenme) ile değişebilir şekilde kullanılabileceğini belirtiyor.

“Virtual learning(özgün öğrenme)”  bu makalede tanımlanan diğer terimler için bir şemsiye olarak seçilmiştir. Virtual  kelime anlamı olarak  “farklı, özgün” anlamına gelmektedir ve geleneksel eğitimden farklı olarak şu özelliklere sahiptir :
  •  Öğrenme süreci kısmen  ya da tamamen öğretmenin yerini alacak teknolojiye dayanır.
  •  Eğer öğretmenin rolü kısmen bazı teknolojilerle değiştirilebilirse o zaman öğretmen ve öğrenci zaman ve yer bakımından ayrı olabilirler ama bu durumda aralarındaki iletişim sağlanır.
  •  Öğrenci öğrenme hızını, zamanını, yerini ve miktarını seçebilir.

K   Kavramların adlandırılması iki şekilde gerçekleştirilir. Bunlar ;
     
    1) Öğrenmeyi tanımlayan bir kelime + eğitimsel bir kavram
    2) Teknolojiyi tanımlayan bir kelime + bağlaç + eğitimsel bir kavram

İlk kısım terimler arasındaki farklılığı gösterir  ve bu özellik en fazla kullanılan terimleri sekiz grupta toplar. Bunlar :

-          Group “C” (Computer)                 -  Group “I” (Internet)            -  Group  “T” (Technology)
-          Group “D” (Distance )                 -  Group “O” (Online)              -  Group  “W”  (Web)
-          Group “E” (Electronic)                 - Group  “R”  (Resource)

Bu makalede giriş kısmı çeşitli terimleri sunar. Öğrenme sürecini destekleyen yazılım ve teknolojileri tanımlamak için kullanılan terminolojiyi açıklama ihtiyacını tartışır. İlerleyen bölümlerde education(eğitim), instruction(öğretim), learning(öğrenme), teaching(öğretme) gibi pedagojik kavramları açıklar, bağlaçlar arasındaki başlıca farklılıkları gösterir, en fazla kullanılan terimleri 8 grupta toplar. 

Educational Concepts (Eğitimsel Kavramlar)

Teaching(öğretme) : Öğrenme sürecinde öğretmenin rolünü vurgular ve bilgi, durum, fikirler ve beceriyi açıklayan tüm aktiviteleri kapsar. Sadece bir insanın öğretmen rolünü oynamayacağını, aynı zamanda belli bir teknolojiye dayalı bir bilgisayar sisteminin de bu işlemi gerçekleştireceğini  fark etmek gereklidir.

Learning(öğrenme), bireyin bilgisinde, davranışlarında ve becerilerinde  kısmen kalıcı değişime sebep olur. Bazı yazarlar  öğrenme teriminin, öğrenme sürecinde  öğrenci aktivitesini vurguladığına inanıyorlar. Yani öğrencilerin   hangi aşamada ne çalışılacağını seçmede özgür olduğunu ifade ediyorlar.

Training(talim), bireysel olarak bir işi etkili ve yeterli şekilde başarmak için gereken davranış, bilgi ve  becerileri geliştirme amacına sahip olan kaliteli gözlemcilerin rehberliğinde planlı ve sistematik aktiviteler bölümünü varsayar. Bu terim, öğrenmenin pratik ve mesleki açıklamasını vurgular  ve genellikle profesyonel ve kurumsal seviyede kullanılır.

Education(eğitim),  training teriminde varsayıldığı gibi belli bir çalışma alanıyla alakalı  olmayan genelde bilgiyi, tutumları, becerileri ve değerleri geliştirme amacına sahip  öğrenme aktiviteleriyle ilgilidir.

Instruction (öğretim), öğrenmenin pratik açıklaması anlamına gelmektedir. Training teriminin aksine akademik çevrelerde daha genel kullanılan bir terimdir. Bu terim aynı zamanda öğrenme sürecine karşı daha  planlı bir yaklaşım anlamına gelir ve öğrenme sürecinin önemli bir bakış açısı olarak  destek bileşenini gösterir.  Genelde pratik uyum sağlama ile öğrenme hakkında konuşurken training(talim) ve instruction(öğretim) terimleri eş anlamlı olarak kullanılır. 

Tutoring(özel eğitim/birebir öğretim) adı geçen terimlerden daha nadir kullanılır. Teaching(öğretim) ile aynı anlama sahiptir. Ama öğretim daha bireysel tabanlı olarak uygulanır. Bir özel öğretmen ve küçük bir gruptan oluşur. Özel öğretmen, zor kavramları açıklayarak  ya da konunun ana hatlarını açıklayarak öğrencilere özelleştirilmiş ve iyileştirici yardım sağlar. 

Connectives (Bağlaçlar)

Bağlaçlar anlamları bakımından birkaç kategoride düzenlenirler.

Managed(yönetimli), monitored(denetimli)   ve administered(yönetimli)  kelimeleri, bazı teknolojilerin direkt öğretme/ öğrenme sürecine katkı sağlamadığını , ama öğrenme işleminin yönetiminde bir araç olarak kullanıldığını ifade ederler.  Bununla birlikte öğrenme içeriğinin dağıtılması tamamen insan tabanlıdır, bazı teknolojilere dayalı değildir. 

Aided(destekli) ve assited(destekli) kelimeleri , öğrenme materyallerinin sunulması, öğrencinin bilgisinin kontrol edilmesi, soru ve cevap oturumlarının yönetilmesini sağlayan bir öğrenme aracı olarak kullanılan bazı teknolojileri ve bu teknolojiye dayanan bir bilgisayar sistemini  ifade eder.

Enhanced(geliştirilmiş) kelimesi  aided(destekli) ve assited(destekli) kelimeleri ile benzerdir. Yani geleneksel öğrenme yöntemine ilave olarak kullanılan bazı teknolojileri ifade eder.  Ama bu süreçte öğretmenin etkinliğini vurgular.  Öğretmen öğrenme aktivitelerinin planlanması ve uygulanmasına dahil edilmelidir ve öğrenme sürecinde  merkezi  rol oynar.  Burada teknoloji  öğrenme işlemine imkan verici olarak kullanılır.

Enriched(zenginleştirilmiş)  kelimesi  öğrenme sürecinde bir çalışma aracı olarak kullanılan teknolojiyi  vurgular. Öğrenme materyallerinin oluşturulmasına ve dağıtılmasına katkı sağlamaz.

Based(tabanlı) kelimesi geniş bir anlama sahiptir.  Öğrenme sürecinde merkezi rol oynayan bazı teknolojileri ifade eder. Anlamı, bilgisayar kullanım çeşitleri, öğrenme materyallerinin oluşturulması ve dağıtılması, öğrenme sürecinin yönetilmesi , öğrenciler tarafından  bilgisayar kullanımı gibi ifadeleri kapsamaktadır. Bu bağlaç “enriched(zenginleştirilmiş)”, “managed(yönetimli)” ve “assisted(destekli)”  kelimelerinin anlamlarını kapsar.

Mediated(ortamlı) ve supported(destekli) kelimeleri  terimler  için en geniş anlama  sahiptir. Bu durumda teknoloji   bir öğrenme kaynağı  ya da araç olarak kullanılır.  

Delivered(dağıtımlı)  kelimesi de derse ulaşım kullanılan bazı teknolojileri ifade eder. Öğretmen ve öğrenci arasındaki ilişki ya tamamen ortadan kaldırılır ya da büyük oranda azaltılır.

The terms of group “C”

Computer(bilgisayar) kelimesi öğrenmeyi sağlayan teknolojiyi ifade eder. Anlamı çok geniştir. Öğrenme sürecinde bilgisayar kullanımını ve bilgisayarın bir öğrenme aracı ya da öğrenme sürecinin yönetiminde bir araç olarak kullanılabileceğini ifade eder. O zaman şu şekilde anlaşılabilir :

-          -  Bilgisayar çevrim dışıdır ve bir ağa bağlı değildir.
-          -  Öğrenme materyalleri yereldir ve CD-Rom veya floppy disk aracılığıyla dağıtılır. 

Benzer şekilde, bilgisayar genellikle derse dahil edilen tüm medya çeşitlerini ifade etmesine rağmen, genellikle derste kullanılan metinleri, resimleri ve basit animasyonları ifade eder. Öğrenme aracı ya da ortamı olarak geliştirilen  bir yazılım uygulaması kısmen ya da tamamen bir öğretmenle yer değiştirebilir. Öğretmenin yerine kısmen geçtiğinde öğrenme materyalinin öğretmen tarafından öğretilmesi zorunludur. 

The terms of group “D”

Distance kelimesi  öğrenmenin uzaktan gerçekleştirildiğini ifade eder, yani öğrenci ve öğrenme kaynağı fiziksel olarak birbirlerinden farklı ortamda bulunurlar. Bununla birlikte bu kelime, öğrenmenin sağlanmasında kullanılan teknolojiyi belirtmez . Bu yüzden öğrenmeyi sağlayan herhangi bir bilgi ve iletişim teknolojisi olabilir. Genellikle öğrenciler öğrenme materyalleri üzerinde kendileri çalışırlar, ama kural olarak destek ve özel ders sağlaması için öğretmenin varlığı gereklidir. Uzaktan eğitimin başlıca özelliklerini özetlemek gerekirse:

-     - Öğretmen ve öğrenci öğrenme sürecinde zaman, yer veya her iki faktör bakımından birbirinden ayrıdırlar.
-          -  Öğrenci, kendisine uygun yer, zaman ve hızda öğrenme materyalleri ile çalışır.
-          -  Öğretmen yardım sağlar ve öğrencinin ilerlemesini değerlendirir.
-          -  Bilgi ve iletişim teknolojileri öğretmen ve öğrenci arasındaki etkileşimi sağlamak için kullanılır.

Distance education(uzaktan eğitim) ve distance learning(uzaktan öğrenme) birbirleriyle eş anlamlı olarak kullanılır. Bununla birlikte ikisinin arasındaki farkı belirtmek gerekirse,  distance learning(uzaktan öğrenme), distance education(uzaktan eğitim)’ın bir sonucu olarak açıklanır.

The terms of group “E”

Terimlerden önce kullanılan “e” harfi electronic(elektronik) kelimesinin kısaltmasıdır   ve öğrenmenin  electronik  araç ve çevre aracığıyla düzenlenmesini belirtir. Bu medyalar  çevrim  dışı ya da bir ağa bağlı olabilirler. Bir diğer tanım da öğrenmenin internet aracılığıyla düzenlendiğini ifade eder. 

The terms of group “I”

Öğrenme içeriği internet aracılığıyla dağıtılır.  Bununla birlikte intranet bilgisayarları geçit aracılığıyla internete bağlar ya da extranet, internet üzerindeki intranetin genişlemesi olarak kullanılır. Internet based training(internet tabanlı öğrenme), http protokolünün kullanılmasının gerektirmeyen, TCP/IP protokolü  kullanılarak verilen  bir eğitimdir.Bu yüzden  İnternet tabanlı öğrenme  patentli protokolleri ve uygulamaları kullanabilir. İnternet tabanlı öğrenme  sadece yerel materyallere değil, aynı zamanda dersin dışındaki materyallere de erişime izin verir.


The terms of group “O”

Bu gruptaki terimlerin anlamı “online”  kelimesinin yorumlanmasına bağlıdır.  Online kelime üç anlama sahiptir. Bunlar: internete bağlı, bilgisayara bağlı ya da bir bilgisayar ağına bağlı şeklindedir. Terimlerin tanımlarının çoğu birinci ve üçüncü anlamına dayanır. Geniş  anlamda ağ bağlantısının varlığını ifade eder. Online kelimesinin daha kısıtlı anlamı ise internete bağlı bir bilgisayarı vurgular. Bu durumda bu gruptaki terimler  “I” ve “W” grubundaki  terimlerle eş anlamlı olarak kullanılırlar.

The terms of group “R”

Resource based learning(kaynak tabanlı öğrenme) de, öğretmenler değil öğrenciler merkezi bir role sahiptir. Öğrenciler aktiftir, konuyu çalışmak ve bazı anlamlı problemleri çözmek için farklı kaynakları kullanırlar. Kaynaklar; basılı ve elektronik kitapları, sözlükleri, haritaları, gazeteleri vb. içerir. Öğretmenin görevi, öğrenme işlemini kolaylaştırmak için farklı yerlerde, farklı kaynakları kullanarak bilgiyi araştırmaları için öğrencileri motive edecek unsuru sağlamak olacaktır.(Ryan)

The terms of group “I”

Bu gruptaki terimler diğer gruptaki terimlerden daha geniş bir anlama sahiptir. Öğrenme  sürecinde  başlıca role sahip bilgi ve becerilerin geliştirilmesi ve öğrenme içeriğinin iletilmesi için kullanılan teknolojileri vurgular. Bununla birlikte, bu terimler teknolojinin kendisini  tanımlamazlar, bir sonuç olarak teknolojiyi tanımlarlar.  

The terms of group “W”

Öğrenmeyi sağlamak için kullanılan web teknolojilerini tanımlar. Böylece öğrenme içeriği web browserlar kullanılarak  yerel veya özel bilgisayar ağı üzerinden iletilir. Genellikle öğrenme materyalleri dersin dışındaki kaynaklara bağlantılar içerir.

Analiz Sonuçları

Uzaktan  öğrenme ve uzaktan öğretim kavramları öğretmen ve öğrencinin zaman, yer veya her iki faktör bakımından birbirinden ayrı olduğunu ifade eder. Bununla birlikte uzaktan öğrenme, öğrenme sürecinde öğrencinin etkinliğini vurgularken, uzaktan öğretim öğretmenin etkinliğini vurgular.

Kavramlar arasındaki ilişki aşağıda gösterilmiştir :


Online öğrenme herhangi bir ağ sayesinde sağlanabilir, bu yüzden internet tabanlı öğrenme online öğrenmenin alt kümesidir. Bilgisayar tabanlı öğrenmede bilgisayarın bir ağa bağlı olması gerekmez, kullanılan materyaller yereldir. Bu yüzden bilgisayar tabanlı öğrenme e- öğrenmenin alt kümesidir.

E- öğrenme herhangi bir elektronik araçla gerçekleştirilebilir. Bu yüzden online öğrenme ve bilgisayar tabanlı  öğrenme, e-öğrenmenin bir alt kümesidir.

Uzaktan öğrenme, daha geniş bir kavramdır. Hem teknoloji tabanlı  öğrenmeyi hem de elektronik olmayan öğrenme materyallerini kapsar.

Teknoloji tabanlı öğrenme, herhangi bir teknoloji aracılığıyla sağlanabilir. Uzaktan öğrenme de bunlardan biridir.

Kaynak tabanlı öğrenme en geniş anlama sahip terimdir. Çünkü öğrenme sürecinde kaynak olarak öğrencinin aktif olduğu herhangi bir teknoloji kullanılabilir.

Harmanlanmış öğrenme(blended learning); uzaktan öğretim ile geleneksel öğretimin birbirini tamamlayacak şekilde kullanılmasıdır. İkisi birbirini tamamlıyor, tekrar etmiyor.






9 Aralık 2013 Pazartesi

Medya Mı, Yöntem Mi?

Medya Mı, Yöntem Mi? Bitmeyen Tartışma

"Medyanın öğrenmeye etkisi var mı?" veya "Etkisi olabilir mi?" soruları çerçevesinde gelişen medya-yöntem tartışması özellikle 1983'de başlayıp, öğretim teknolojileri alanına damgasını vurmuş ve halen de devam etmekte olan bir tartışmadır. Bir tarafta Clark'ın(1983) savunduğu gibi medyanın öğrenmeye etkisi yoktur diyenler. diğer tarafta Kozma'nın(1994) savunduğu gibi gelişen teknolojilerle, medya veya medya özelliklerinin öğrenmeye bir etkisi olabileceğini savunanlar vardır. Üzerinde durulan ve er ya da geç, yüzeysel ya da derinlemesine sorulması gereken sorular şunlardır :

1) "Teknoloji","Medya","Yöntem" kavramlarını nasıl tanımlıyoruz?
2)  Medya ve yöntem ayrıştırılabilir mi?
3)  Medyanın ya da medya özelliklerinin öğrenmeye etkisi var mı?
4)  Öğretim tasarımı yaparken medya seçimi nasıl yapılmalı?
5)  Kullanılan medya ya da yöntemler birbirleri ile değiştirilebilir mi?
6)  Bu tartışma neden önemlidir?
7)  Tartışmanın günümüzdeki durumu nedir ve geleceği konusunda neler bekleyebiliriz?

Teknoloji  Tanımı  İle Tartışmaya Genel Bakış

Öğretim teknolojileri açısından teknoloji kelimesinin genellikle olması gerekenden daha dar bir kapsamda kullanıldığı görülmektedir. Özellikle alanda yeni olan kişiler için teknoloji kelimesi öğrenme amacı ile kullanılan somut araçları, bilgisayarları, yazılımları veya robotları ifade eder. Bu anlamda teknoloji kelimesinin daha çok eğitsel materyallerin ya da mesajların iletildiği, teknik bir ortamı ifade eden "medya" kelimesi yerine kullanılmış olduğu görülür. 

Öğretim Teknolojileri konusunda uzmanlaşan kişilerin zamanla bu kelimeyi daha doğru bir şekilde, yani medyayı, uygulanan yöntemlerle, tasarım ve geliştirme süreçleriyle birlikte, bir diğerini dışlamadan ifade edecek şekilde kullanmaya başladıkları görülmektedir. Seels ve Richey(1994) tarafından yapılan öğretim teknolojisi tanımlaması şu şekildedir : "Öğretim Teknolojisi öğretim süreçlerinin ve kaynaklarının tasarım, geliştirme, kullanma, yönetme ve değerlendirme teorisi ve uygulamasıdır". 

Aslında teknoloji kelimesinin tanımı konusunda gözlenen farklı bakış açılarının, öğretim teknolojileri alanının en temel ve uzun soluklu tartışmalarından birisi olan, medyanın öğrenme üzerindeki etkisinin sorgulandığı ünlü medya - yöntem tartışmasının da temelini oluşturduğu söylenebilir. Genellikle iki kutuplu olarak devam etmiş olan bu tartışmanın en etkin taraflarından Richard E.Clark (2000) tartışma sürecindeki tüm kargaşanın aslında teknoloji kavramının tanımının çeşitliliğinden kaynaklandığını ifade etmiştir. Clark teknoloji kavramını aktarım teknolojisi ve öğretim teknolojisi olarak ayırmaktadır. Aktarım teknolojisini bilgisayar gibi alet, makine ve medyayı öğretime erişim sağlayanlar olarak, öğretim teknolojisini de matematik yazılımı gibi öğretimde kullanılanlar olarak tanımlamaktadır. Clark, uzaktan eğitimi değerlendirirken öğrenmedeki kazançların yanlış bir şekilde aktarım teknolojisine, maliyet ve zaman anlamındaki kazançların ise öğretim teknolojisine atfedildiğini belirtmiştir.

Öğretim teknolojileri alanında Clark-Kozma tartışması, Medya-Yöntem tartışması veya Medyanın Etkisi tartışması olarak  isimlendirilen tartışmaya farklı akademisyenler farklı bakış açıları getirmiş, süreç içerisinde yapılan çalışmaların araştırma yöntemleri de irdelenmiş ve zaman zaman eleştirilmiştir. Yeni teknolojilerin ortaya çıkmasıyla senelerdir tekrarlanan ilk önce yeniliği benimseme, sonra uzaklaşma örüntüsü aynı şekilde devam edecek gibi gözükmektedir.

Tartışmayı zorlaştıran bir unsur da tarafların kelimeleri aynı anlamda kullanmamaları olmuştur (Clark,2000; Shrock,1994). Dolayısıyla terminolojiden kaynaklanabilecek karışıklıkları önlemek amacıyla bu bölümde kullanılacak olan terimleri tanımlamakta fayda vardır. Bu bölümdeki terimler aşağıdaki anlamları ifade ederler:

Yöntem (Metot) : Bir konuyu öğretmek amaçlı kullanılan, belirli öğretim teorilerini(kuramları) baz almış, öğretim prensipleri (strateji) üzerine kurulmuş, öğretenin izleyeceği ve materyal üzerinden izlenen yoldur. Clark ve arkadaşları(2010), yöntemi anlamlı öğrenme için gerekli olan,içsel bilişsel süreçleri dışarıdan destekleyen etkinlikler olarak tanımlar. Tennyson(1994) yöntem kelimesinin Clark için genel bir ifade olduğunu ve aktarım sisteminden bağımsız stratejileri ifade ettiğini, Kozma içinse özel bir ifade olduğunu ve aktarım sisteminin özellikleri ile etkileşim içeren stratejileri ifade ettiğini belirtmiştir.

Medya : Medya kelimesi bu metinde öğrenme - öğretme sürecinde rol alan öğretmeni de kapsayacak şekilde bilgisayar, kitap, televizyon gibi araçlar ve aracılar şeklinde kullanılmıştır. Kozma da (1991) medya kavramını, medya özelliklerini veya yetilerini içeren dışarıdan gelen bir kaynak olarak konumlandırmıştır.

Medya Özellikleri : Kozma'nın (1994a) ifade ettiği şekli ile belirli medyanın kendini diğerlerinden teknolojik, şekilsel veya bilişsel anlamda ayırabilecek olan özelliklerdir. Örneğin, bilgisayardaki eğitsel bir oyunun ekranın bir parçasını büyütebilme veya renkle dikkat çekebilme olanağı medya özelliği olarak ifade edilebilir.

Aktarım (Delivery) : Öğrenme sürecinde, öğretenin farklı yöntem ve medyayla bilgiyi paylaşması veya aktarmasını ifade eder.

Öğrenen : Herhangi bir konuyu geleneksel veya uzaktan çalışmakta olan herhangi bir yaş grubuna ait öğrenci veya iş kapsamında eğitilen kişidir. 

Teknoloji : Karşılaşılan problemleri çözmek amacıyla, bilim ve tecrübenin uygulanması neticesinde geliştirilen araç ve yöntemleri ifade eder.

Tartışmanın Kısa Hikayesi 

1983  yılında yayınlanan "Medyadan öğrenme araştırmalarını tekrar değerlendirme" makalesiyle Clark, yapılmakta olan medya araştırmalarının iddia ettiklerinin aksine medyanın öğrenmeye katkıda bulunmadığını savunmuştur. Kullanılacak medya seçiminin iletilecek mesajın aktarılma maliyetini ve kapsamını etkileyebileceğini fakat sadece içeriğin başarıyı etkileyebileceğini belirten Clark, araştırmacılara yeni bir teori gündeme gelmedikçe medya karşılaştırma çabalarından kaçınmalarını önerir.

Sekiz yıl sonra, Robert Kozma (1991) "Medya ile Öğrenme" isimli makalesi ile Clark'a cevap verir. Kozma'ya göre medya ve yöntem arasında sıkı bir ilişki vardır ve medyanın kullanılacak yöntemin etkinliğini etkileyebileceğini belirtir. Kozma için bazı öğrenciler kullanılan medyadan bağımsız olarak öğrenirken, bazı öğrenciler medyanın özelliklerinden faydalanarak öğrenmektedir. 

Üç yıl sonra, Clark (1994a), "Medya öğrenmeyi asla etkilemeyecek" isimli makalesi ile verdiği cevabında aynı öğrenme hedeflerine farklı araçlarla ulaşılabileceği üzerinde durur ve medyanın değiştirilebilirliği kavramını gündeme getirir.

Aynı yıl içerisinde Kozma (1994a) "Medya öğrenmeyi etkileyecek mi? Tartışmanın yeni bakış açısı" isimli makalesi ile tartışmayı farklı bir şekilde ele almak gerektiğini söyler ve "medyanın öğrenmeyi şu anda etkileyip etkilemediği değil, ileride etkileyip etkilemeyeceği" (s.7) sorusu üzerinde durulması gerektiğini savunur. Medya ile yöntem arasında bir ilişkinin olmamasının sebebi olarak alanda henüz araştırmacıların böyle bir ilişkiyi kuramamış olduklarını ileri sürer.  

Medya Çalışmalarına Genel Bakış

Kitap ve bilgisayar gibi medyanın öğrenmeye etkisi hakkında yapılan çalışmaları inceleyen Clark ve Sugrue(1990) çalışmaların 4 odak noktası olduğunu belirtmişlerdir: Bunlar :

1. Akademik başarı açısından hangi medyanın daha etkili olduğu,
2. Belirli medya ile hangi bilişsel becerilerin geliştirildiği,
3. Farklı medya türlerinin motivasyon açısından etkileri,
4. Farklı medya türlerinin ekonomik faydaları

Clark ve Sugrue'ya (1990)  göre bu dört odak noktasının altında aslında her medyanın öğrenme ve motivasyona katkısının eşsiz olduğuna duyulan inanç yatmaktadır.  Bu inançla hareket eden araştırmacıların bir kısmı güçlü medya teorisi yaklaşımı diğer kısmı zayıf medya teorisi yaklaşımı olarak ifade edilen bir spektrum üzerinde yer aldıkları söylenebilir. Güçlü medya teorisi yaklaşımına sahip araştırmacılar için televizyon kullanılarak başka bir medya ile gerçekleştirilemeyecek becerileri gerçekleştirmek söz konusudur. Televizyon bir medya olarak bu özgün imkanı sağlamaktadır. Zayıf medya teorisi yaklaşımına sahip araştırmacılar ise medyanın psikolojik ya da pedagojik etkisinin olmadığına inanırlar ve medyayı daha çok öğrenme sürecinin ekonomikliği açısından anlamlı bulmaktadırlar.

Toplamsal varsayım : Öğretimde bir medya yerine iki veya daha fazla medyanın daha çok öğrenmeye sebep olması; örneğin sözel konu anlatımı yanı sıra konu ile ilgili görsel materyal kullanılmasının  daha etkili olmasıdır.

Çarpımsal varsayım : Çoklu ortam uygulamaları gibi farklı medya türlerinin aynı anda kullanılması ile elde edilen faydanın bunların ayrı ayrı etkilerinin toplamından çok daha fazla olması; örneğin bir konuyu önce kitaptan işleyip, sonra görsel malzeme kullanmak yerine ses, yazı ve görüntüleri birleştiren bir videonun etkisinin daha fazla olabilmesidir.

Medya - yöntem tartışması da aslında güçlü ve zayıf medya teorisi yaklaşımları arasında geçen bir tartışma olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu spektrumda çok farklı yorumlar ve bakış açıları olsa da iki temel bakış açısından yaklaşılabilir :

Öğretimde medya kullanımı bakış açısı :  Öğretim metodolojisi açısından bakıldığında kullanılan medyanın mı, yoksa yöntemin mi öğrenmeyi etkilediği 

Araştırma yöntemleri bakış açısı : Medyanın mı, yöntemin mi etkili olduğunu incelerken kullanılan araştırma yöntemlerinin ve değerlendirmelerinin uygunluğu

Öğretimde Medya Kullanımı Bakış Açısı

Öğretimde medya kullanımı konusunda iki temel bakış açısı oluşmuştur : Birinci grup medyanın ve medya özelliklerinin (örneğin ekran büyütme) öğretime katkısı olmadığını ve öğrenme için özel bir medya tipinin gerekli olmadığını savunur. Bu grup için öğretimde medya kullanımı sadece hız ve maliyet bakımından anlamlı olabilmektedir. İkinci grup ise medyanın yöntemden ayrıştırılamayacağını, bazı medya özelliklerinin öğretime ve öğrencinin motivasyonuna katkıda bulunabileceğini öne sürer.

İlk bakış açısının temelinde medya ve yöntemin iki ayrı olgu olduğu yer almaktadır. Medya karşılaştırma çalışmalarını inceleyen Clark'a göre medya, öğretim sürecinde sadece taşıyıcı işlevi üstlenen araçlardır ve öğrencinin başarısı üzerinde yiyeceklerimizi taşıyan bir kamyonun beslenmemiz üzerinde olan etkisinden daha fazla bir etki yaratmaz. Aynı yöntemin ve tasarım prensiplerinin farklı medya tipleri üzerinden (örneğin hem kitap, hem de bilgisayar kullanarak) aynı etkiyi yaratıp, yaratmadığını araştıran Mayer da (2003) benzer şekilde medyanın değil, öğrenmenin bilişsel işleme sürecinin öğrenmeye sebep olduğunu belirtmektedir.

Clark'a (2001,2010) göre, öğretimde medyanın etkisi sadece maliyet, hız ve erişebilirlik açısından kabul edilmelidir ve farklı medyanın ya da medya özelliklerinin aynı işi aynı etkinlikle yapabilmeleri mümkündür. Clark, öğrenim için kullanılacak medyayı seçerken, en öenmli faktörün medyanın özellikleri değil sadece maliyeti, hızı ve erişebilirliği olduğunu savunmaktadır.

İkinci bakış açısının önde gelen araştırmacılarından olan Kozma (1991,1994a) ise ekranda farklı boyutlar kullanabilme, isaretleme yapabilme gibi farklı medya özelliklerinin, yöntemle birleşip, öğrenenlerin bilgiyi işleme süreçleriyle etkileşimde bulunarak süreci etkileyip, başka bir medyaya göre daha fazla öğrenme sağlayabileceği görüşündedir.  Kozma (1994a), Clark'ın aksine medya ve yöntemin birbirinden ayrışamayacağını, aynı şekilde bilginin ve öğrenmenin sadece kişinin veya çevrenin tekelinde olamayacağı görüşündedir.

Kozma (1994a) Clark'la medyanın tek başına etkisi olmayacağı konusunda hemfikirdir ve ikisi de yöntemin önemi üzerinde dururlar fakat ayrıldıkları nokta şudur : Clark (1983,1994a,2010) medyanın ilk başta yaratabileceği yenilik etkisi dışında hiçbir koşulda öğrenmeyi ve motivasyonu etkilemeyeceğini savunurken, Kozma (1994a) medyanın, yöntem ve becerilerle olan etkileşiminin öğrenmeyi ve motivasyonu etkileyebileceğini öne sürmektedir.

Kozma, Clark'ın görüşünün yaygın olarak kabul görmesi sonucunda yeni geliştirilmekte olan teknolojilerin eğitim amacı ile etkin kullanılması konusunda bazı fırsatların kaçırılacağı nedeni ile endişelenmektedir. Diğer açıdan Clark ise, Kozma'nın yaklaşımının yaygınlaşması durumunda henüz ne olduklarını tam olarak anlamadığımız öğrenme problemleri için medya odaklı çözümler aranırken gereksiz yere kaynak harcanmasından kaygı duymaktadır.

Medya Özellikleri

Tartışmanın bir diğer yönü de medya özelliklerinin öğrenime etkisi olup olmadığıdır. Kozma (1994a) her medyanın diğerlerinden özellikleri sayesinde ayrıştırılabileceğini ifade etmektedir.Bu açıdan farklı medyanın bilişsel anlamda yetilerinin, yani medya özelliklerinin, analiz edilebileceği görüşündedir. Bu özellikler :

a) Medyanın Teknolojisi : Medyanın kendi fonksiyonunu, şeklini ve diğer özelliklerini belirleyen fiziksel, mekanik ve elektronik yetiler kastedilmektedir. Kozma'ya göre bu özelliğinin önemi, bilişsel işlevler üzerinde doğrudan etkisi olan medyanın diğer iki özelliğini (sembol sistemi ve işleme becerileri) sağlama veya kısıtlama yetisinden gelmektedir.
b) Sembol Sistemleri :  Bilgilerin iletildiği sembolik ifadelerdir. Kozma, sembol sistemlerine örnek olarak konuşma dilini, basılı metini, resimleri, rakamları, formülleri ve müzik notalarını verir. 
c) İşleme Yetileri :  Medyanın varolan sembol sistemleriyle belirlenen şekilde çalışması olarak nitelendirir ve farklı medya türlerinin de diğerlerinden işlem becerileri açısından ayrılabileceğini savunur.

Clark (1983), medya özelliklerinden öğrenme açısından bir yarar beklemenin en az üç beklenti üzerine kurulduğunu ifade etmektedir. Bunlar :
- Medya özelliklerinin medyanın ayrılmaz bir kısmı olduğu (ses ve görüntü özelliklerinin televizyondan ayrılamayacağı gibi)
- Ekranda işaretleme gibi medya özelliklerinin buna ihtiyacı olan öğrencilerin bilişsel becerilerini geliştirmesine yardımcı olacağı
- Tanımlanmış medya özelliklerinin öğretim teorileri için bağımsız değişkenler sağlayacağıdır.

Clark bu özelliklerden sadece ikincisinin karşılandığı doğrultusunda fikir belirtir. Bu yüzden medya özellikleri araştırmalarının öğretim tasarımına katkısı olabileceğini söylemektedir.

Ayrıca Clark (1983) için medya özellikleri medya teorisi için değişkenler oluşturmamaktadır. Çünkü kendisine göre çoğu zaman herhangi bir medya, öğretim açısından emsalsiz bir gerekliliğe sahip değildir. Clark, pek çok farklı medya özelliğinin aynı öğrenme hedefini gerçekleştirebileceğini  savunur.

Yeterli ve Gerekli Koşullar

Tartışmanın bir diğer yönü de medyanın öğrenme için yeterli ve gerekli koşullar oluşturup, oluşturmayacağıdır. Clark'ın (1983) gerekli olarak adlandırdığı koşullardan kasıt, bir medya özelliğinin işlevinin başka bir medya tarafından sağlanamayacağı taktirde, bu özelliğin öğrenme için gerekli bir koşul oluşturmasıdır. Clark, öğretim teorisi için gerekli olan koşulların doğmadığı savına bağlı kalarak, medya özelliklerinin öğretim tasarımına etkisi olabilse de, teori geliştirme açısından önemli olmadıklarına inanmaktadır. (Kozma, 1994a)

Clark (1983), eğer bir araştırmada medyanın öğrenme için yeterli koşulları oluşturduğu sonucuna varılıyorsa, zaten bu sonuçların medya değil yöntemden kaynaklandığını, sonuçların da yanıltıcı olabileceğini savunur. Öğrenme esnasında kitap ve bilgisayar gibi farklı medya tiplerinin ve sembol sistemlerinin kullanılabileceğini ve değiştirilebileceğini, fakat bilişsel süreç esnasında gerekli olan yöntemin, yani koşulun değiştirilemeyeceğini dile getirir.

Dolayısıyla Clark, öğrenmede yöntemin etken faktör olduğunu, medya ve özelliklerinin ise yöntemi desteklemesi gereken mekanizmalar olduğunu yineler. Clark medyanın seçiminde, gereklilik veya yeterlilik koşulları yerine hızın ve maliyetin başlıca kriterler olması  gerektiğini savunur.

Medya ve Yöntemin Değiştirilebilirliği

Medyanın ve yöntemin alternatifleri ile değiştirilebilirliği de tartışmanın önemli bir boyutunu oluşturmuştur. Clark (1983,1994a) öğretimde kullanılan medyanın birbirleriyle değiştirilebileceğini  savunmaktadır. Clark (1994) medyanın bir ilaç gibi hap, şurup, fitil veya enjeksiyon gibi farklı formlarda olabileceğini ama esas olanın bu ilacın içinde bulunması gereken etken madde olduğunu ifade eder. Clark'ın bu örneği farklı hastalar için, farklı ilaç formlarının iyileşme yaratma olasılığı için de verilebilir.

Kozma (1994a) ise medya özelliklerinin bir medya türünden diğerine değişebileceğini, her zaman medyanın yöntemden ayrıştırılamayacağını ifade etmektedir. Clark ve Kozma'nın savlarını irdeleyen Morrison (1994) da medya ve yöntemin birbirine son derece bağlı olduğunun altını çizmiş ve bu iki kavramı ayrıştırmanın neredeyse imkansız olduğunu belirtmiştir.

Raiser (1994) medyanın değiştirilebilirliğinin de kesin bir şekilde genelleştirilmemesi ve yöntemle ilişki içerisinde ele alınması gerektiğini ve yöntemin medyaya, medyanın yönteme bağlı olabileceğini ileri sürmektedir. Raiser, yeterince emek harcandığında, bir eğitsel uygulamanın ne kadar etkin olduğuna bakmaksızın aynı etkinlikte farklı bir uygulamanın tasarlanabileceğinin altını çizmiştir.

Kozma (1994b), Clark'ın söylediği gibi yöntemi değiştirmeden kullandıkları medyayı değiştirmenin mümkün olmayacağını çünkü medyayı değiştirirken kullandıkları yöntemi de tamamen baştan oluşturmaları gerekeceğini belirtir. Medyanın veya yöntemin değiştirilebilirliğini tartışmanın çok anlamlı olmadığını savunur. Sonuç olarak medyanın yöntemin taşıyıcısı olarak algılandığı bakış açısını bırakıp, medya ve yöntemin birlikte öğrenme sürecinin destekçileri olarak kabul edildiği bir yaklaşımı önerir.

Araştırma Yöntemleri Bakış Açısı

Ulaşılan sonuçların büyük çoğunluğunda medyanın öğrenme açısından anlamlı bir fark yaratmadığı bulunmuş, fark yarattığı sonucuna ulaşan az sayıdaki çalışmada ise etki büyüklüğünün ayrı medya tiplerinin aynı öğretim elemanı tarafından uygulandığında kaybolduğu (Clark,1985; Clark & Salomon, 1986) ve yenilik etkisinin zamanla geçmesinin gözlendiği ifade edilmiştir.

Clark da (1983), medya karşılaştırması sonucunda öğrenme açısından anlamlı fark bulan az sayıdaki çalışmanın kontrol edilmemiş yenilik etkisinden, öğretim yönteminden, konu farklılıklarından veya yeni medyanın kullanıldığı ortamın daha fazla efor harcanarak tasarlanmasından kaynaklandığını savunmaktadır. 

Kozma (1991), medya seçimlerinin tüm öğrenenleri ve tüm öğretimi kapsayan makro düzeyde değil, mikro düzeyde, örneğin belirli öğrenenler için veya belirli konu ve etkinlikler çerçevesinde yapılması gerektiği kanısındadır.

Tartışma Üzerine Yorumlar

Nathan ve Robinson (2001) Clark ve Kozma'nın görüş ayrılığının altında yatan sebebin öğrenmeye bakış açılarının olduğu görüşündedirler. Clark'ın öğrenmeyi bilgi ve belirli bir görevi gerçekleştirmek için gerekli becerilerin kazanılması olarak gördüğü ve öğrencinin bilgiyi iletim ve dağıtım yoluyla edineceğine inandığı şeklindedir. Kozma ise öğrenmeyi, öğrenenin yeni bilgi oluşturmak için çevreden edindiği bilgileri ayıklayarak ve hafızasındaki bilgi ile bütünleştirerek mevcut bilişsel kaynaklarını stratejik olarak yönettiği aktif, yapıcı bir süreç olarak görmektedir. Tamim ve ark.(2011) ise bir yandan Clark'la medyanın yönteme hizmet etmesi konusunda hemfikir olurken bir yandan da Kozma gibi eğitim teknolojisinin çok geniş bir alan olduğu, pek çok farklı yaklaşımlar, araçlar ve stratejilerden oluştuğu görüşündedirler.

Tennyson, Clark'ın medya kullanımına karşı olmadığını, fakat medyanın öğrenme üzerinde hiçbir etkisi olmadığını araştırmalara dayalı bir şekilde savunan bir bilim adamı olduğunu belirtmiştir.  Tennyson, medyayı sırf taşıma görevi olan bir araç olarak görmez. Aksine kullanıcıların algılarını ve kullandıkları bağlamı teyit eden karmaşık yapılı varlıklar olarak tanımlar. Tennyson, Kozma'nın ise medyanın öğrenmeyi etkileyebileceğine inandığını belirtir. 

Morrison'ın medyanın öğrenmeyi etkilemeyeceğini savunduğunu söyleyen Tennyson, onun da tümleşik bakış açısına sahip olduğunu ve öğrenmenin medya, yöntem ve bağlam üçlüsünün etkileşimi sayesinde gerçekleştiğini bilimsel yollarla desteklendiğini ifade eder. Raiser'i ise Kozma gibi medyanın öğrenmeye katkısının olduğunu savunan, bilimsel kanıttan çok uygulamadan faydalanan birer araştırmacı olarak tanımlar.

Yıllar süren tartışmanın sonunda Clark ve arkadaşları (2010) medyanın bazı ekonomik yararları dışında öğrenmeyi, motivasyonu veya iş performansını bugüne kadar etkilememiş olduğunu, bugünden sonra da etkilemeyeceğini tekrar belirtirler. 

Günümüzde bazı akademisyenler artık medyanın öğretime katkısının olup olmadığının değil, katkısının nasıl olduğunun tartışılmasının gerektiğini  savunmaktadırlar.

Medya - Yöntem Tartışmasının Önemi ve Geleceği

Tartışmanın farklı şekillerde süregeldiği ve her yeni medya ile tekrar gündeme gelebileceği farklı kişilerce defalarca ifade edilmiştir (Akyol ve Çağıltay,2007; Tamim ve ark.,2011; Tennyson, 1994) Tartışma hiçbir zaman sonuca bağlanmayacak gibi gözükse de tartışmanın kendisi öğretim teknolojileri alanı için değerli bir tartışma-değerlendirme-öğrenme zemini oluşturmuştur. 

Küreselleşen dünyamızda ve içinde bulunduğumuz bilgi çağında gerek kamu, gerek özel sektörden çeşitli eğitim kurumları  ve firmalar her yıl teknoloji konusunda ciddi yatırımlar yapmaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında, yapılacak yatırımlar veya alınacak riskleri değerlendirirken bu tartışmanın kutuplarını ve ortaya konulan savları anlamak önemlidir. 

Tartışmanın bir diğer önemi de medyanın yoğun olarak kullanıldığı alanlarda ortaya çıkmaktadır. Uzaktan eğitim, bilgisayar oyunları ile öğrenme, mobil öğrenme, sosyal medya ve öğrenme gibi alanlar hem aktarım teknolojileri, hem de öğretim teknolojilerinin üzerine kuruludur. Bu nedenle tartışmayı anlamak bu alanların yorumlanması açısından da önemli olmaktadır.

Tartışmanın başında olduğu gibi gelecekte de irdelenmesi gereken bir konu medyanın anlamlı kullanımı ve kurgulanması olacaktır. Akyol ve Çağıltay da (2007)  gelecekteki tartışmaların medyanın etkisinin olup olmayacağı değil, medyanın öğrenimi ve öğretimi geliştirmesi için hangi yollarla ve nasıl düzenlenmesi üzerine yoğunlaşması gerektiğini savunurlar. 

Sonuç

Tartışma zaman zaman şekil değiştirse de, teknolojinin hızlı değişiminin sürekliliği düşünüldüğünde uzun yıllar devam edecek gibi görünmektedir. Büyük olasılıkla farklı medya türleri veya yöntemler farklı düşünmemizi gerektirecektir. Ayrıca farklı teknolojilerin öğrenmeye olan katkısını incelemek için belki de farklı araştırma yöntemleri geliştirilecektir.

Genel medya karşılaştırmalarının anlamsız olduğu yaygın olarak kabul görmekle birlikte medyadan fayda beklememenin, gelecekteki teknolojik gelişmelere sürekli şüphe ve kötümserlikle bakmanın da bir o kadar anlamsız olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Medya-yöntem tartışması ve bu çerçevede geliştirilen savları iyi anlamak, araştırma, geliştirme ve uygulama süreçlerinde bizi bekleyen problemleri daha iyi değerlendirmemize ve daha etkin çözümler, yeni teknolojiler geliştirmemize yardımcı olacaktır. 

Kaynakça

ÇAĞILTAY, P., & GÖKTAŞ, D. (2013). Medya Mı Yöntem Mi. Öğretim Teknolojilerinin Temelleri. içinde Ankara: Pegem Akademi.

Okuryazarlık Kavramları

Okuryazarlık Nedir?

Okuryazarlık kelimesi günümüzde sadece okuyabilme ve yazabilme becerilerinden daha fazlasını ifade etmektedir. İletişim ve bilgisayar teknolojilerinin hızla gelişmesine bağlı olarak ortaya çıkan bilgi yığını içerisinden doğru bilgiye ulaşarak değerlendirme ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Okuryazarlık kelimesi insanların ihtiyacı olan bilgiye ulaşması ve yorumlaması anlamında kullanılmaktadır (Polat, 2005). Polat okuryazarlık kavramının farklı alanlarla kullanılmasının sebebini “belli hedeflerin gerçekleştirilebilmesi” yaklaşımından ortaya çıktığını söylemektedir (Polat, 2005). Her alanla ilgili okuryazarlık olabileceğinden bunların sayısını kesin olarak söylemek zordur. Kısaca okuryazarlık bir mesajı kodlama ve çözme becerisi olarak tanımlanabilir (Odabaşı).

Bilgi Okuryazarlığı Nedir?

Taylor (1979) bilgi okuryazarlığını “Gerçek hayattaki bir problemi çözebilmek için, bilgiye ulaşma, değişik kaynaklardan bilgiye erişebilme, bilgilenmenin sürekliliğini sağlayabilme, bilginin nasıl elde edilebileceğine ilişkin stratejileri belirleyebilme” olarak açıklamıştır (Aldemir). Doyle (1994)’ e göre bilgi okuryazarı bir birey Taylor’ a ek olarak bilgiyi değerlendirir, düzenler ve mevcut bilgileriyle birleştirir (Demiralay, 2008).Bilgi okuryazarlığı bilginin etik ve yasal olarak kullanılmasını da sağlar. Bilgi okuryazarlığı diğer okuryazarlık alanlarına yol gösterici bir yerdedir. Polat (2005) bilgi okuryazarlığının diğer okuryazarlık alanları için şemsiye rolü üstlendiğini belirtmiştir. Bilgi okuryazarlığı “öğrenmeyi öğrenme” yi sağlar. Dolayısıyla birey ömür boyu karşılaştığı sorunların çözümü için doğru bilgiye doğru biçimde nasıl ulaşacağını bilir. 

Yapılandırmacı yaklaşımda öğrencinin, bilgiye ulaşıp kendisinin öğrenmesi beklenir. Öğrencinin bilgi yığınından doğru bilgiyi doğru bir şekilde elde edebilmesi için iyi bir bilgi okuryazarı olması gerekmektedir.

Bilgi okuryazarlığı becerisine sahip olan birey, kendisine sunulan bilgi ile yetinmez. Bilgiye nereden, nasıl ulaşacağını bilir. İhtiyaç duyduğu bilgiyi bilgi yığını arasından bulabilir, ihtiyacı doğrultusunda bulduğu bilgiyi yapılandırabilir (bilgiyi aynen olduğu alıp kullanmaz) ve yeni bir bilgi üretebilir. Yeni bir bilgi üretebilen bireylere sahip olan ülkeler daha güçlüdür.

Bu kavram aslında yaşam boyu öğrenme kavramını karşımıza çıkarmaktadır. Bilgi okuryazarlığı, bağımsız öğrenme ve yaşam boyu öğrenme becerilerine sahip bireyler mesleki kariyerlerinin ve kişisel yaşamlarının getireceği hemen her türlü değişime ve mücadeleye hazırlıklı bireylerdir (Breivik, 2000).

Bu doğrultuda aşağıdaki soruları cevaplamak gerekir :

- Bilgi okuryazarı bireyler yetişmek için öğretmenler öğretim sürecinde neler yapabilirler?
- Bilgi okuryazarlığı öğretim programı dahilinde okullarda kazandırılabilecek bir beceri midir? Yoksa öğrenci doğuştan yatkın mıdır?
- BT derslerinin bilgi okuryazarlığı becerisi kazandırmadaki etkisi nedir?

Öğretmenler, öğretim sürecinde öğrenciden elde ettiği bilgiyi yapılandırmadan kullanamayacağı projeler hazırlamasını isteyerek bilgi okuryazarlığı becerisinin gelişmesine katkıda bulunabilirler.


Bilgisayar Okuryazarlığı Nedir?


Yazıcı (2006) bilgisayar okuryazarlığını günlük yaşam kalitesi artırabilmek için temel bilgisayar bilgilerini öğrenme, bilgiye ulaşma, bilgisayar teknolojilerini takip edip yorum yapabilme olarak tanımlamıştır (Kılınç & Salman, 2006). Bilgisayar okuryazarı olmak bilgisayarı her yönüyle bilmek değildir. Bilgisayarı günlük hayatı kolaylaştırmak için kullanabilmek, temel bilgisayar donanımları bilgisine sahip olmak, yazılım türlerini bilmek, e-posta kullanabilmek günümüzde bilgisayar okuryazarlığı için genel bir çerçevedir.

Bilgisayar okuryazarlığının içeriği zamanla değişebilir. Örneğin günümüzde bilgisayar okuryazarı olmak için programlama bilmek gerekmez fakat ilerleyen yıllarda gerekebilir. Bilgisayar okuryazarlığı yaşam boyu devam eder, çünkü bilgisayar alanı sürekli bir değişim halindedir ve bu değişimin takip edilmesi gerekir. Türkiye’ de bilgisayar okuryazarlığı eğitimi "Bilişim Teknolojileri" dersi olarak dördüncü sınıftan itibaren verilmektedir. İlköğretimde bilişim teknolojileri dersi; temel bilgisayar donanımları, ofis programları ve temel programlama bilgilerini içermektedir.

E-posta kullanımını, interneti günlük hayatta kullanabilme gibi beceriler ise internet okuryazarlığı kavramında değerlendirilmektedir. 

Medya Okuryazarlığı Nedir?

Medya okuryazarlığı ilk olarak 1992 yılında Ulusal Medya Okuryazarlığı Öncülük Konferansı’nda tanımlanmıştır. Buna göre medya okuryazarlığı “çeşitli biçimlerde mesajlara ulaşma, analiz etme, değerlendirme ve iletme yeteneğidir” olarak tanımlanmıştır (Aufderheide 2003, akt. Altun). Medya okuryazarlığının ilkelerini Thoman (2003) aşağıdaki gibi açıklamıştır;

• Tüm medya mesajları kurgulanmıştır.
• Kurgulanan medya mesajları kendi kuralları olan yaratıcı bir dil kullanır.
• Farklı kişiler aynı medya mesajını başka türlü yaşarlar.
• Medya esasen ekonomik kazanç amaçlayan bir iştir.
• Medyaya değerler ve bakış açıları yerleştirilmiştir (Altun, 2009)



Bireyin aldığı mesajları analiz edip yorumlaması gerekir. Çünkü medya mesajları kurgulanmıştır ve bakış açıları yerleştirilmiştir. Medyadaki mesajları doğru bir şekilde okuyan(algılayan), çözümleyen ve çözümleme sonuçlarını dikkate alarak değerlendirebilen bireyler medya okuryazarlığı becerisine sahiptir.

Medya okuryazarlığında mesaj alınır. Bilgi okuryazarlığında ise ihtiyaç duyulan bilgiye ulaşılır. 

Türkiye’ de ilköğretim okullarında medya okuryazarlığı dersi 2007 yılından bu yana seçmeli olarak verilmektedir.

Teknoloji Okuryazarlığı Nedir?

Teknoloji okuryazarlığı bireylerin, teknoloji ile kendileri ve toplum arasındaki ilişkinin anlaşılmasında gerekli olan entelektüel süreç, yeterlilik ve düzenin tümü olarak tanımlanabilir (Odabaşı). Teknoloji okuryazarlığı bilgisayar okuryazarlığını kapsamaktadır.

Teknoloji okuryazarı bir bireyin özellikleri aşağıdaki gibidir;

- Teknolojinin ne olduğunu ve nasıl ortaya çıktığını bilme,
- Toplumu nasıl şekillendirdiği ve toplum tarafından nasıl şekillendirildiğini bilme,
- Teknolojik süreç ve yenilikleri eleştirel bir bakış açısıyla sorgulayabilme.

Görsel Okuryazarlık Nedir?

İletişim sürecinde, görsel mesajlardan anlam üretebilme ve bilinçli görsel mesajlar oluşturabilme becerisidir(Tüzel). Görsel okuryazarlığa sahip bir kişinin özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür (işler, 2002: 159-160):

-  Görsel mesajların anlamlarını yorumlama, anlama ve değerlendirme, 
- Görsel tasarım ilke ve kavramlarını hem uygulayarak hem de çözümleyerek daha etkili bir iletişim gerçekleştirme, 
- Karşılaşılan problemlere kavramsal çözümler üretebilmek için görsel düşünme biçimini kullanma, özelliklerine sahiptir (Kaya, 2011)





Kaynakça


Medya Okuryazarlığı. (2013, 11 20). www.medyaokuryazarligi.org.tr: http://www.medyaokuryazarligi.org.tr/nedir.html adresinden alınmıştır
Akkoyunlu, P. D. (tarih yok). Bilgi Okuryazarlığı ve Yaşam Boyu Öğrenme.
Doğan, U. (tarih yok). Bilgisayar Okuryazarlığı. ogretimveteknoloji.wordpress.com: http://ogretimveteknoloji.wordpress.com/tag/bilgisayar-okuryazarligi/ adresinden alınmıştır

8 Aralık 2013 Pazar

Fatih Projesi

FATİH PROJESİ
  • Fatih Projesi'nin tam açılımı 'Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi' dir.
  • FATİH projesi 2011-2012 öğretim yılında 17 ilde 51 okulda pilot uygulaması başlatılan ve 2013-2014 yılında tüm okullarda uygulanması planlanan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda teknoloji kullanımını artırmayı ve eğitimi günümüz şartlarına uyarlamaya çalıştığı bir projedir. 
  • Projenin başlangıç tarihi 22 Kasım 2010 dur. 
  • Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN, Milli Eğitim Bakanı Nimet ÇIBIK ve Ulaştırma Bakanı Bin Ali YILDIRIM’IN da katılımları ile 52 okul ve 103 derslikte pilot uygulama olarak başlatılmış, toplamda 570 bin dersliğe ulaşması planlanan devasa bir proje olarak kamuoyuna duyurulmuştu. 
Fatih Projesi'nin Kapsamı

FATİH projesi beş ana bileşenden oluşmaktadır. Bunlar;
 
1- Donanım ve Yazılım Altyapısının Sağlanması,
2- Eğitsel e-İçeriğin Sağlanması ve Yönetilmesi,
3- Öğretim Programlarında Etkin BT Kullanımı,
4- Öğretmenlerin Hizmetiçi Eğitimi,
5- Bilinçli, Güvenli, Yönetilebilir ve Ölçülebilir BT Kullanımının sağlanmasıdır.

1. Donanım Altyapısının İyileştirilmesi Bileşeni:

- İlköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki tüm okullarımızın bütün dersliklerine (620.000 derslik) birer adet dizüstü bilgisayar ve projeksiyon cihazı sağlanacaktır.
- Her okula en az bir adet çok amaçlı fotokopi makinesi, akıllı tahta, doküman kamera ve mikroskop kameranın bulunduğu akıllı bir sınıf oluşturulacaktır.

2. e-İçeriğin Sağlanması ve Yönetilmesi Bileşeni

- Derslerde yardımcı birer ders materyali olarak kullanılmak üzere, ses, video, animasyon, sunu, fotoğraf/resim…gibi çoklu ortam bileşenleri ile desteklenmiş öğrenme nesnelerinin ve etkileşimli e-kitapların oluşması planlanmıştır.
- Bu e-içeriklere öğretmenler ve öğrenciler web tabanlı ortamlarda hem çevrimiçi hem de çevrimdışı biçimde kolaylıkla ulaşabilecektir.

3. Öğretim Programlarında Etkin BT Kullanımı Bileşeni:

- Öğretim Programlarının BT kullanımını desteklemesi amacıyla; öğretmen kılavuz kitaplarının, sağlanan donanım altyapısı ve eğitsel e-içeriğin etkin kullanımını içerecek şekilde yenilenmesi planlanmıştır.

4. Derslerde BT Kullanımı İçin Öğretmenlere Hizmetiçi Eğitim Bileşeni:

- Okullarda görev yapan yaklaşık 600.000 öğretmenin sınıflara sağlanan donanım altyapısını, eğitsel e-içerikleri ve BT’ye uyumlu hale getirilen öğretmen kılavuz kitaplarını etkin biçimde kullanma becerilerini geliştirmelerine dönük yüz yüze ve uzaktan eğitim aracılığıyla hizmetiçi eğitim faaliyetleri planlanmıştır.

5. Ağ Altyapısı ve Geniş Bant İnternet Kullanımı ile Bilinçli ve Güvenli BT Kullanımının Sağlanması Bileşeni:


- Her dersliğe geniş bant internet erişimi kablolu bağlantı ile sağlanacaktır. 
- Eğitim-öğretim süreçlerinde BT araçlarıyla birlikte internetin de bilinçli ve güvenli kullanımını sağlamak için gerekli donanım ve yazılım altyapısının kurulmasının yanında mevzuat düzenlemesi de yapılacaktır.   

Fatih Projesi'nin Amacı

e-Dönüşüm Türkiye kapsamında üretilen ve ülkemizin bilgi toplumu olma sürecindeki eylemleri tanımlayan
- Bilgi Toplumu Stratejisi Belgesi,
- Kalkınma Planları,
- Bakanlığımız Stratejik Planı ve
- BT Politika Raporunda yer alan hedefler
doğrultusunda 2013 yılı sonuna kadar dersliklere BT araçları sağlanarak, BT destekli öğretimin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.

Fatih Projesi'nin Hedefleri

Milli Eğitim Bakanlığının görev alanıyla ilgili olarak aşağıdaki hedeflerin gerçekleştirilmesi istenmektedir.

- Bireylerin yaşamboyu öğrenim yaklaşımı ve e-öğrenme yoluyla kendilerini geliştirmeleri için uygun yapıların oluşumu ve e-içeriğin gelişti­rilmesi, 
- Ortaöğretimden mezun olan her öğrencinin temel bilgi ve iletişim teknolojileri kullanım yetkinliklerine sahip olması, 
- İnternetin etkin kullanımı ile her üç kişiden birisinin e-eğitim hizmetlerinden faydalanması, 
- Herkese bilgi ve iletişim teknolojilerini öğrenme ve kullanma fırsatının sunulması, 
- Her iki kişiden birinin internet kullanıcısı olması, 
- İnternetin toplumun tüm kesimleri için güvenilir bir ortam haline getirilmesi

Ayrıca, Bakanlığın 2010-2014 Stratejik Planında, Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi temasında yer alan 14. Stratejik amacın birinci stratejik hedefi “Stratejik Hedef 14.1: Bakanlığımıza bağlı okul ve kurumlarımızın bölgesel farklılıkları gidermek amacıyla 2014 yılı sonuna kadar tümünün bilişim teknolojilerinden yararlanmasını sağlamak” görevi sorumlu birim olarak Genel Müdürlüğe verilmiştir.

EBA (Eğitim Bilişim Ağı) PROJESİ

Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından tasarlanan Eğitim Bilişim Ağı (EBA) sınıf seviyelerine uygun, güvenilir ve incelemeden geçmiş doğru e-içerikleri bulabileceğiniz sosyal bir platformdur. 

Öğretmen ve öğrenciler başta olmak üzere eğitimin tüm paydaşları için tasarlanan EBA; 
- Farklı, zengin ve eğitici içerikler sunmak, 
- Bilişim kültürünü yaygınlaştırarak eğitimde kullanılmasını sağlamak, 
- İçerikle ilgili ihtiyaçlarınıza cevap vermek, 
- Sosyal ağ yapısıyla bilgi alışverişinde bulunmak, 
- Zengin ve gittikçe büyüyen arşiviyle derslere katkı sağlamak, 
- Bilgiyi öğrenirken aynı zamanda yeniden yapılandırabilmek ve bilgiden bilgi üretmek, 
- Farklı öğrenme stillerine (sözel, görsel, sayısal, sosyal, bireysel, işitsel öğrenme) sahip öğrencileri de kapsamak, 
- Bütün öğretmenleri ortak bir paydada buluşturarak eğitime el birliğiyle yön vermelerine ön ayak olmak, 
-Teknolojiyi bir amaç olarak değil bir araç olarak kullanmak amacıyla tasarlanan sosyal bir eğitim platformudur.

Fatih Projesinde Son Durum

- 2010 yılında başlayan proje 2013 yılında bitirilmesi planlansa da daha şimdiden 2014 yılına sarkmış daha da gecikme yaşanması muhtemel gözükmektedir. Fatih Projesinin maddi boyutu 8 milyar dolar olarak belirlenmiş olmasına rağmen 2012 yılı bütçesinden 803 milyon lira, 2013 yılı bütçesine de 1.4 milyar lira bir ödenek konula bilmiştir. 

- Hedeflenen öncelikli becerilerden sadece ‘teknoloji okuryazarlığı’nda sorun yok; ‘problem çözme’, ‘dili etkili kullanma’, ‘sorgulama’, ‘yaratıcılık’, ‘eleştirel düşünme’, ‘ hayat boyu öğrenme’, ‘bilgi okuryazarlığı’, ‘sosyal sorumluluk’ ve ‘takımla çalışma’ becerilerinde ise sonuçlar olumsuzdur. 

- Projenin esas unsurlarından tabletlere yüklenen ders içerikleri hem öğrenci hem de öğretmenler tarafından yetersiz bulunuyor. 

- Bakanlığın anketinde pilot uygulama kapsamındaki öğrencilerden 4 bin, öğretmenlerden de 500’ünün görüşleri alındı. Çalışmanın sonuçları tabletli eğitimin, eğitim sürecinde kazanılması gerekli beceriler açısından sınıfta kaldığını gösterdi

- Öğrenci ve öğretmenlerin çoğunluğu tabletli projenin içerik açısından zayıf olduğunu, başarıyı arttırmadığını, problem çözme ve dili etkili kullanma yeteneğine önemli katkı sağlamadığını belirtti.


Kaynakça


- Eğitimde Fatih Projesi Ne Durumda? (2013, 11 5). www.aydininsesi.com: http://www.aydininsesi.com/haber/3987/egitim-de-fatih-projesi-ne-durumda.html adresinden alınmıştır
- Fatih Projesi. (2013, 11 2). fatihprojesi.meb.gov.tr: http://fatihprojesi.meb.gov.tr/ adresinden alınmıştır
- Tablet Sınıfta Kaldı. (2013, 11 1). www.radikal.com.tr: http://www.radikal.com.tr/turkiye/tablet_sinifta_kaldi-1123079 adresinden alınmıştır
- Fatih Projesi. (tarih yok). www.fatihprojesi.com: http://www.fatihprojesi.com/ adresinden alınmıştır